|

Alfa Lipoik Asit (ALA) Nedir?

Hücre içerisinde enerji metabolizmasında rol oynayan bir yağ asidi olan alfa lipoik asit (ALA), bütün insan hücrelerinde yer alan organik bir maddedir. Enerjinin üretim merkezi olan mitokondri içerisinde sentezlenen alfa lipoik asit, iltihaplanmayı ve yaşlanmayı engelleyen bir antioksidan olarak işlev görür. Birçok cilt malzemesinde bulunan alfa lipoik asit cilt bakımında hücrelerin enerji üretiminin sağlanması gibi görevlerde rol alır. Ayrıca cildin peeling kapasitesini yükselterek veya cilt üzerinde yer alan ölü hücreleri uzaklaştırarak daha pürüzsüz bir görünüm kazanılmasına da destek olur. Bunun dışında da yağ bezlerinin düzenlenmesinde rol oynar. Aşırı üretimin gözenekleri tıkamasına çözüm sağlar. Kırışıklık ve çizgilenmeler konusunda da yardımcıdır.

Alfa lipoik asit antioksidan, yaşlanma geciktirici ve hücre onarıcısı olarak görev alır. Aynı zamanda hem suda hem de yağda çözünme özelliği bulunur. Bunun faydası ise yalnızca yağda ve suda çözünen antioksidanlardan daha kuvvetli bir etki mekanizmasına sahip olmasıdır. Bütün bunlara ek olarak diğer antioksidanlardan farklı olarak tümör hücrelerini korumakla kalmayıp kemoterapi ve radyoterapi uygulamalarının da etkinliğini önemli ölçüde arttırıyor. Normal hücrenin zararını onarmak için uygulanan diğer antioksidanların zıttı olarak alfa lipoik asidin uygulanması için tedavi sürecinin sonuçlanmasını beklemek gerekmemektedir.

Alfa lipoik asit için bir tanım yapacak olursak mitokondride yer alan bir enzimatik kofaktör yani vücutta meydana gelen biyokimyasal reaksiyonların gerçekleşmesini sağlayan yardımcı moleküller olarak karşımıza çıkar. Yani hücrelerin bir nevi enerji santralleridir. Vücudumuzda doğal olarak yer alan fakat yeterli miktarda olmadığı için besinlerle beraber takviye edilmesi gerekmektedir. Eğer tüketimi yeterli miktarda yapamazsak o zaman ALA takviyeleri gündeme gelmektedir.

Alfa lipoik asit ve etkileri

İnsan sağlığına büyük dokunuşları olan alfa lipoik asit antioksidan etkisiyle beraber yaşlanmayı geciktirir. Metabolizma üzerinde hızlandırıcı etkisi bulunup kilo verilmesini sağlar. Yapılan hayvan deneyleri sonucu kas enerji metabolizmasını hızlandırdırdığına dair sonuçlar ortaya çıkarılmıştır ancak insanlarda bunu kanıtlayan herhangi bir çalışma olup olmadığı bilinmiyor.

Alfa lipoik asidin kandaki şeker ve kolesterol düzeylerine etki ettiği ve düzenleyici bir faktör olduğuna dair bilimsel çalışmalar yer almaktadır.

İnflamasyonda da alfa lipoik asidin etkilerinden söz etmek mümkündür. Kalp rahatsızlıkları, şeker hastalığı ya da kanser gibi kronik hastalıklarla ilişiği vardır. PGE2, COX-2, iNOS, TNF-α, IL-1ß ve IL-6 başta olmak üzere birçok inflamasyon belirtecinin yapımında ve salınımında alfa lipoik asidin etkisi olduğu bilinmektedir. Metabolik bir rahatsızlığı olan hastada çalışmalar incelendiğinde ALA takviyesi sonrası CRP, IL-6 ve TNF-α seviyelerinde azalmalar olduğu söz konusudur.

Kalp rahatsızlıkların önemli sebeplerinden bir tanesi oksidatif strestir. Alfa lipoik asit ise oksidatif stresi azaltarak kalp hastalıkları riskinin de oluşmasını geciktirir. Kötü kolesterol üzerinde olumlu etkileri olduğuna dair de bilimsel çalışmalar mevcuttur.

Alfa lipoik asidin psikiyatrik ve nörolojik etkilerine geldiğimizde ise şizofreni hastalığına sahip bireylerde belirtilerin gerilemesine ve ilaçlara bağlı olan yan etkilerin azalmasına katkıda bulunuyor. Alzheimer gibi rahatsızlıklarda ise ALA takviyelerinin hastalığın seyrini yavaşlattığı belirtilen sonuçlar arasında yer alıyor. Bu nedenle ensefalopati, kafa travmaları, mitokondriyal rahatsızlıklar, multiple skleroz (MS) ve migren başta olmak üzere birçok hastalıkta alfa lipoik asidin etkisini sorgulayan bilimsel çalışmalar devam etmektedir.

Kansere olan etkisi

Antioksidan etkisinden ötürü kemoterapi ve radyoterapi sonrasında ortaya çıkan yan etkilerin minimize edilmesine katkıda bulunması beklenir. Genelde antioksidanlar tedaviler sırasında etkinliği olumsuz etkilediği için verilmemektedir fakat tedavi sonrasında zarar gören normal hücrelerin onarılması için takviye olarak sağlanmaktadır. Bununla beraber gerçekleştirilen bilimsel çalışmalar sonucunda alfa lipoik asit uygulamasının birçok kanser türünün gelişmesini önlediği ortaya çıkarılmıştır. Bu etkisi birçok mekanizma ile gösterilmiştir. Bunlar arasında bulunan programlı hücre ölümünün stimüle edilmesi, tümör hücrelerinde yer alan bazı algı alanlarını aktifleştirme ve pasifleştirme gibi birçok mekanizmada alfa lipoik aside ait etkiler yer almıştır. Bu noktada yan etkileri azaltmak maksatlı kullanılan ALA, tedavi için de önemli etkiler göstermektedir.

Hangi besinlerde bulunur?

ALA vücudumuzda doğal olarak üretilmektedir. Bununla beraber eksik oranda bulunması durumunda dışarıdan takviye ile alınması gerekmektedir. Bunun için de en uygun tedavi planlamasında dengeli beslenmek yer almaktadır. Bu besinler de kırmızı et, sakatatlar, ıspanak, brokoli, brüksel lahanası, patates, bezelye olarak sıralanabilir ve artırılabilir. Eğer bu gibi besinlerle ALA miktarını karşılayamıyorsanız ve besinleri pişirirken bu değeri öldürüyorsanız mutlaka değerlerinizi ölçtürmeli ve eksikliği durumunda takviye olarak almalısınız. Araştırmalar sonucu elde edilen bilgilere göre ağız yolu ile uygulanan takviyelerin yüzde 30-40 oranında bir başarısı olduğunu görüyoruz. Bu noktada doktor kontrolünde alımlar elzem olmakla beraber takviyelerle ciltteki ve metabolizmadaki etkileri gözle görülür hale gelmektedir.

Diğer Makaleler

  • Suyun Zamanı

    Suyun Zamanı Suyun sağlıklı bir yaşam için ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. Yine bizlere sık sık hatırlatılan; sağlıklı bir kadının 2.7 litre, sağlıklı bir erkeğin ise günde 3.7 litre su içmesi gerekliliği. Bu miktar elbette harcanan enerjiye tüketilen yiyeceklere, bireylerin günlük performansına veya hastalıklarına göre değişebilir. Suyun Zamanı

  • |

    Prof. Dr. Saadettin Eskiçorapçı ile Konuşulmayan Erkeklik

    Prof. Dr. Berrin Pehlivan ile Sağlık Sohbetlerinin bu videodaki konuğu Prof. Dr. Saadettin Eskiçorapçı. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun olan Eskiçorapçı uzmanlığını da yine Hacettepe Üniversitesinde tamamladıktan sonra iki sene Amerika Birleşik Devletleri’nde ve Almanya’da önemli çalışmalarda bulundu. Üroloji branşında yaklaşık olarak 250 adet yayını bulunan Prof. Dr. Saadettin Eskiçorapçı 25 senelik tecrübesini “Konuşulmayan Erkeklik”…

  • Prostat Kanserinde Ameliyat Şart Mı?

    Prostat Kanserinde Ameliyat Şart Mı? Prostat kanserinin tedavisinde, sadece cerrahi yöntemlere duyulan yaygın inancın aksine radyoterapi, hastalığın her evresinde güvenle uygulanabilir. Üstelik, her iki tedavi sonrasındaki yaşam kalitesi söz konusu olduğunda radyoterapi, yaşam konforu anlamında çok daha etkili. Radyoterapi ile birlikte hormonoterapi kullanılmasına ya da hali hazırda bir fonksiyon kaybı olup olmamasına bağlı olarak; radyoterapi…

  • |

    Glutatyon Nedir?

    Güçlü ve doğal bir antioksidan olarak karşımıza çıkan glutatyon hücresel fonksiyonlar bakımından da önemli görevler üstlenir. Bitkiler, mantarlar, bazı bakteriler ve hayvanlarda ağır metal, peroksit ve lipid peroksit gibi zararlı maddeler bulunur. Serbest oksijen radikalleri olarak gruplanan bu maddelerin olumsuz etkilerini glutatyon azaltarak antioksidan rolünde yer alır. Üç temel aminoasit olan glutamin, glisin ve sisteinden…

  • |

    Yapay Zeka ve Radyoterapi

    Teknolojinin gelişmesiyle beraber yapay zeka çok önemli bir sektör haline gelmiştir. Bu sektör bütün mesleklerde ve alanlarda olduğu gibi kanser hastalıklarının tetkik ve tedavi yöntemlerinde de kendine yer edinmeye çalışmaktadır. Yapay zekayı kısa bir tanımla tanımlayacak olursak bilgisayarın ya da bir robotun farklı aksiyonları zekaya sahip canlılara benzer şekilde önceden kazanılmış verilerle yerine getirme becerisidir….

  • |

    Bütünsel Sağlık Yaklaşımı Nedir?

    Sağlıklı olmanın temelinde kişinin kendisini iyi hissediyor olması yatar. Son zamanlarda ortaya çıkarılan bilimsel çalışmalarla beraber bireyin beden, zihin ve ruh üçgeninde bir bütün olarak işleyişi karşımıza çıkmaktadır. Bu üçlüden herhangi birinin sekteye uğraması gidişatı olumsuz etkileyebilir. Bundan ötürü vücudu entegre bir sistem gibi görüp kısmi olarak düşünmek yerine bütüncül bir yaklaşımla ele almak elzemdir….