Meme Kanserinde Radyoterapi Tedavisi

Radyoterapi, meme kanserinde tedavinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Operasyonun ardından meme ve lokal ileri hastalıkta koltuk altı bölgesine yapılan radyoterapi ile cerrahi sonrası kalma olasılığı olan kanserli hücrelerin öldürülmesi amaçlanır.

Meme koruyucu cerrahi uygulanan hemen her hastaya cerrahi sonrası radyoterapi uygularken, tüm memenin çıkarıldığı “mastektomi” ameliyatı sonrasında yüksek risk taşıyan hastalar yine radyoterapi ile tedavi edilir.

Radyoterapide amaç, ışınlanan bölgede uygun doz dağılımlarını sağlarken, çevredeki normal dokuya minimum düzeyde zarar vermektir. Bunu da 3 boyutlu konformal radyoterapi, yoğunluk ayarlı radyoterapi veya ark tedavisi adını verdiğimiz yeni radyoterapi teknikleri ile yapmaktayız. Ancak, tüm teknolojik ilerlemelere rağmen akciğer, kalp ve yemek borusu, karşı meme gibi normal dokuların belli bir doz aldığı unutulmamalıdır.

Çoğu zaman tedaviler belli bir yan etki ve risk pahasına uygulanır. Akciğer ve kalp en sık etkilenen organlar arasındadır. Ancak solunum kontrollü tekniklerle radyoterapi uyguladığımızda bu riski minimize etmek mümkün olur.

Solunum Kontrollü Teknikler Uyguladığımızda Neleri Kontrol Etmek İsteriz?

Hedef volümümüzü doğru ışınlamanın yanısıra, özellikle kalp ve akciğerin aldığı dozu azaltmaya çalışırız. Bu teknikte akciğerler nefes tutarak şişirilerek radyoterapi alanına giren akciğer dokusunda azalma olur, kalp de alan dışında bırakılır.

Nefes tutma en çok kullandığımız tekniklerden biridir. Solunuma bağlı hareketin etkisini azaltmak için kullanılan diğer teknikleri şu şekilde özetlemek mümkün:

  • Hareketi kapsayan yöntemler
  • Solunum takip yöntemleri
  • Nefes tutma teknikleri
  • Derin olmayan nefes zorlama teknikleri
  • Solunum ile senkronize teknikler

Nefes kontrollü radyoterapinin özellikle kardiyak mortalite oranını % 4.7 azalttığı rapor edilmiştir.

Cerrahi Yapmadan Radyoterapi Vermek Mümkün mü?

Son yıllarda Girişimsel Radyoloji’deki gelişmelere bağlı olarak, ameliyat olmayı reddeden hastalarda kriyoterapi gibi lokal işlemler sonrasında tüm meme ve lenfatik bölgeye radyoterapi uygulanabilir. Ancak bu tedavinin sadece seçili hastalarda uygulanması gerektiği, yüksek riskli hastalarda radyoterapinin cerrahinin yerini alamayacağını bilmek gerekir.

Diğer Makaleler

  • İntegratif Onkoloji (Bütünsel Onkolojik Yaklaşım)

    Onkolojik hastalarda, cerrahi, radyoterapi, kemoterapi, akıllı ilaçlar ve immünoterapi, ana tedavi modalitelerini oluşturuyorlar. Ancak tedavi sürecine sadece bu tedavilerden bir veya birkaçı olarak bakmak hayat kalitesini, tedaviye uyum sürecini bozacak, uygulanan tedavi protokollerinin etkisini de azaltacaktır. Kişi, alışkanlıkları, kullandığı ilaçlar, stres durumu, yiyip içtikleri, sporu, günlük aktiviteleri, sosyal yaşantısı ile birlikte bir bütündür ve tedavi…

  • Ameliyatsız Prostat Kanseri Tedavisi

    Prostat kanserinin tedavisinde, sadece cerrahi yöntemlere duyulan yaygın inancın aksine radyoterapi, hastalığın her evresinde güvenle uygulanabilir. Üstelik, her iki tedavi sonrasındaki yaşam kalitesi söz konusu olduğunda radyoterapi, yaşam konforu anlamında çok daha etkilidir. Radyoterapi ile birlikte hormonoterapi kullanılmasına ya da hali hazırda bir fonksiyon kaybı olup olmamasına bağlı olarak, radyoterapi sonrası cinsel fonksiyonların korunması %60-80…

  • Keloid Tedavisinde Radyoterapi

    Bazı cilt yaraları, cerrahi operasyonun prosedür kesileri, sivilceler, yanıklar, kulak deldirme veya piercing, böcek yaraları ya da sokması, derideki iltihaplanmalar ve su çiçeği gibi ciltteki deformasyonlar sonrasında yaşanan iyileşme süreciyle beraber aşırı hücre çoğalmasının oluşması, kontrol dışı üreyen hücrelerin meydana getirdiği aşırı fibröz doku keloid olarak isimlendirilir. Kısa tanımı ile hücre çoğalmasının aşırıya giderek yaranın…

  • Hassas Onkoloji (Precision in Oncology)

    Geçmişte, tümörün genomik durumunu bilmeden her hastaya tümörün köken aldığı organa ve evresine göre neredeyse körleme tedaviler verilirdi. 3-4 kür tedavinin ardından tomografi veya MR çekilip, iyi gelip gelmediği gözlenirdi. Tedavinin sonuçlarının tatmin etmediği bir durumda bir başka ilaca geçilirdi. Ancak artık, yaptığımız genetik testler ile tümörün ve kişinin taşıdığı mutasyonları saptayarak yani bir anlamda…